AKCİĞER KANSERİ FARKINDALIK AYI….
Akciğer kanseri, normal akciğer hücrelerinin kontrol dışı çoğalarak akciğer
içinde tümör oluşturması durumudur. Akciğer kanseri, 20. yüzyılın başlarında
nadir görülen bir hastalık iken, sigara içme alışkanlığındaki artışa paralel
olarak sıklığı giderek artmış ve dünyada en sık görülen kanser türü haline
gelmiştir. Bu nedenle Kasım ayı ‘Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak
seçilmiş ve çeşitli farkındalık etkinlikleri ile bu hastalığa dikkat çekilmek
istenmiştir. Dünya genelinde yeni tanı alan kanserlerin %13’ü akciğer
kanseridir. Tütün kullanımı; kansere bağlı ölümlerin %22, Akciğer kanserlerine
bağlı ölümlerin %71 nedenini oluşturmaktadır. Sağlık bakanlığımızın en güncel
aktif kanser kayıt sistemi verilerine göre akciğer kanseri insidansı erkekte
61.0/100.000, kadında 8.0/100.000’dir, yani yılda 22.596 erkeğe ve 2934 kadına
akciğer kanseri tanısı konmaktadır.
AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTIRAN
FAKTÖRLER;
- Sigara: Akciğer kanserlerinin %90’ından sorumludur. Günde içilen sigara miktarı, içilen yıl sayısı, sigaraya başlama yaşı önemlidir. Sigaraya ne kadar erken yaşta başlanırsa, ne kadar uzun süre içilirse ve içilen sigara miktarı ne kadar fazlaysa risk o kadar artmaktadır. Ayrıca pipo, puro, nargile gibi tütün ürünlerini içeren maddeler, light sigara kullananlar da benzer şekilde risk altındadır.
- Pasif içicilik: Kendisi sigara içmeyen ancak uzun süre sigara dumanına maruz kalanlarda da akciğer kanseri riski artmaktadır.
- Hava kirliliği: Akciğer kanserine sebep olabilir.
- Asbest: Fren tamiri, izolasyon, gemi inşaatı gibi asbest maruziyeti olan bazı iş ortamlarında çalışanlarda akciğer kanseri riski artmaktadır.
- Radon Gazı:Radon, kimyasal bir gaz olup uranyumun parçalanma ürünüdür. Toprakta doğal olarak bulunur ve iyi havalandırılmayan ev ve işyerlerinin altındaki topraktaki miktarına bağlı olarak kapalı mekandaki havadaki radon miktarı yüksek olabilir. Yıllardır bilinen önemli bir kanserojendir. Akciğer kanserlerinde sigaradan sonra en önemli etken olup, akciğer kanserlerinin %3 ile 15’inden sorumludur.
- Ailede akciğer kanseri öyküsü: Ailede erken yaşta (50 yaşından önce) akciğer kanseri olmuş yakınları olanlarda risk 2 katına çıkmaktadır.
- Diğer hastalıklar: Kronik bronşit, önceden geçirilmiş tüberküloz ve bazı akciğer hastalıkları olanlarda da bazen risk artar.
HASTALIK NASIL BELİRTİ VERİR?
Hastalığın belirtileri; genellikle erken dönemde ortaya çıkmaz. Bu nedenle,
birçok durumda kontrol amacıyla veya başka bir nedenle çekilen akciğer filmleri
ile tanı konulur. Akciğer kanserinin belirtileri; akciğer kanserinin kendisine,
uzak organlara yayılımına veya kanser hücreleri tarafından salgılanan hormon
benzeri bazı maddelere bağlı olabilir. Sık görülen belirtiler.
- Uzun süre devam eden sıklığı ve şekli değişen öksürük
- Kanlı balgam
- Nefes darlığı
- Ses kısıklığı
- Hırıltılı solunum
- Yutma güçlüğü
- Kilo kaybı, iştahsızlık veya halsizlik
- Sebebi açıklanamayan ateş
- Tekrarlayan bronşit ve akciğer enfeksiyonları
- Göğüs, omuz, kol ve sırt ağrısı
- Yüzde ve boyunda şişlik
KAÇ TİP AKCİĞER KANSERİ VARDIR?
Akciğer kanserinin pek çok tipi vardır, ancak tedavi yaklaşımları ve
davranış farkına göre genel olarak akciğer kanserleri 2 ana gruba
ayrılmaktadır.
- Küçük hücreli akciğer kanseri
- Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri
TANI KONULMASI İÇİN NELER YAPILMASI
GEREKİR?
Hastanın doktoru tarafından belirtileri değerlendirilerek fizik muayenesi
yapılır ve bir dizi inceleme yapılır. Bu incelemeler; tümörün varlığı, yerleşim
yeri, komşu organlarla ilişkisi, yaygınlığı, tipi, operasyona uygunluğunu
değerlendirmek için yapılır.
Tanı İçin Yapılacak Bu
İncelemeler:
Akciğer Grafisi: Akciğer kanseri
tanısında en çok kullanılan aşamadır. X ışını kullanılır. Akciğerlerde tümör
veya tümörün oluşturduğu anormal görünümleri ortaya çıkarır.
Bilgisayarlı akciğer
tomografisi: Akciğerde kansere bağlı olabilecek belirtilerin ortaya çıkarılmasında
akciğer grafisinden daha duyarlı bir görüntüleme yöntemidir. Üç boyutlu
değerlendirilerek, tümörün damarsal ve diğer yapılar ile ilişkisi gösterilir.Bilgisayarlı beyin tomografisi ise tümörün beyine yayılımının olup olmadığının
değerlendirilmesini sağlar.
Manyetik Rezonans
Görüntüleme: Bilgisayarlı tomografiye benzer ancak görüntülemede X ışını yerine
manyetik alan kullanılır. Tümörün yerleşimi ile ilgili bazı özel bilgileri elde
etmek için istenir.
Pozitron Emisyon
Tomografisi (PET, PET-CT): Vücut hücrelerinin şekeri kullanması esasına dayanır.
Tüm vücutta radyoaktif şekeri tutan tümör hücrelerinin görüntülenmesini sağlar.
Sintigrafik Yöntemler:
En sık uygulanan tüm vücut kemik sintigrafisidir. Kanserin kemiklere
yayılımı değerlendirilir.
Balgam Sitolojisi: Bronş salgılarının
mikroskop altında değerlendirilerek, tümör hücrelerinin incelenmesidir.
Biyopsi: Mikroskop altında
değerlendirmek üzere hastalıklı bölgeden örnek doku alınmasıdır. Biyopsi
örneği, göğüs duvarından akciğerlere ulaşılarak, bronkoskop ile veya küçük
cerrahi bir kesi ile elde edilebilir.
Bronkoskopi: Bronkoskop olarak
adlandırılan ince bükülebilir, ışıklı ve ucunda kamera taşıyan bir tüple
akciğere ulaşılmasıdır. Anormal görünüm veya tümör saptanırsa toplu iğne başı
büyüklüğünde parçalar alınır. Bu işleme biyopsi adı verilir.
Mediastinoskopi: İki akciğer arasındaki
mediasten olarak adlandırılan bölgenin gözlemlenerek, buradaki lenf bezlerinin
alınmasıdır. Bu işlemde amaç kanser hücrelerinin mediasten lenf bezlerine
yayılıp yayılmadığını değerlendirmektir.
Kanser tanısı konduktan hastalığın yaygınlığı yani hangi aşamada olduğu,
bir başka deyişle evresi saptanmalıdır. Bu evreleme, uygulanacak tedavi
yöntemlerine ve sıralamasına karar vermede gereklidir. Akciğer kanseri 4 ana
evrede olabilir.
AKCİĞER KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Küçük hücreli dışı akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanserinin
tedavileri farklıdır. Tedavi hastalığın evresine göre de değişmektedir. Akciğer
kanserinin tipi ve evresine göre cerrahi, kemoterapi (ilaçla tedavi),
radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneklerinin bazıları ya da hepsi hastanın ve
hastalığın özelliğine göre farklı sıralamalarla uygulanmaktadır. Akciğer
kanserinde her hastanın durumu birbirinden farklıdır. Hastalığın ve hastanın
durumuna göre farklı tedavi seçeneklerinin tek başına veya birlikte
kullanılması, farklı bölümlerden bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda doktorun
ortak çalışması ve hasta için en doğru tedavinin ortak kararla belirlenmesinin
gerektirir. Bu şekilde en doğru ve güncel tedaviler gecikmeksizin
uygulanabilir.